Bursa’da bir otelde Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen ‘10. Yılında Türk Ticaret Kanunu Çalıştayı’na katılan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Türkiye’de adaletin vaktinde tecelli etmesi hepimizin ortak dileğidir. Geciken adaletin adalet olmadığını herkes yüksek sesle lisana getiriyor. Her iş vaktinde olursa hoş olur. Lakin buradan şunu da görmemek lazım. Her kabahatin soruşturması, her davanın yargılaması birebir müddette olur dersek büyük bir yanlışa düşeriz. Hızlandırarak soruşturma, hızlandırarak yargılama yaparsak adaletin terazisi bozulma tehdidiyle karşı karşıya kalabilir. Yetersiz kanıtlarla hakkın yanlışsız tespiti konusunda da büyük meselelerle karşı karşıya kalabiliriz. Onun için makul müddette yargılama yapmak yanlışsız olandır. Makulün dışına çıkıldığında biz badireye düşeriz. Onun için de bakanlık olarak makul müddette soruşturmaların tamamlanması ve makul süreside yargılanmaların tamamlanması için gaye müddetler konusunda uygulamadığımız mühletleri gözden geçiriyoruz ve farklı ayrı üzerinde duruyoruz” dedi.
50-60 YILLIK DAVALAR İÇİN YASAL DÜZENLEME
50-60 yıldır devam eden kimi davalar olduğunu belirten Bozdağ, “Buradan Türkiye’ye ilan ediyorum. Bu uzun süren davalarla ilgili bakanlık olarak özel kimi düzenlemeler yapacağız. 50-60 sene davaların sürdüğü bir Türkiye olmaktan ülkemizi çıkartacağız. Bununla ilgili, bakanlığımızın kimi hazırlıklarının olduğunu, önümüzdeki vakit içinde bunları somuta dönüştüreceğiz. Dededen, dedenin babasından onun dedesinden kalan davaların tamamını kısa bir mühlet sonra Türkiye’nin gündeminden tasfiye edecek adımlar atacağımızı buradan tabir etmek istiyorum. Hızlandırarak değil, zati 50 yıldır devam ediyor. Onun hızlandırılması diye bir şey olabilir mi? O bizim ülkemiz için de yargımız için de hukuk devletimiz için de büyük bir ayıptır. Bu ayıptan ben Adalet Bakanı olarak hicap duyduğumu tabir ediyorum. Burada hepimizin kusuru var. Yargı misyonu yapan hakim ve savcılarımıza buradan vatandaşlarımızın hak arayışları konusunda açtıkları davaların yahut yaptıkları şikayetlerin makul müddette sonuçlanması yargıya inancı de adalete inancı de yükseltir. Kimileri içinden çıkılmaz hale gelmiş. O yüzden yasa ile biz bu hususta içinden çıkılmaz hale gelen ve ihtilafları karara bağlamaktan çekinen arkadaşlarımız nedeni ile bir adım atacağız. Bunu milletimizin gözü önünde adil bir formda sonuçlandıracak yasal düzenlemeleri hayata geçireceğimizi buradan tabir etmek isterim. Öteki türlü başa çıkamayacağız. Çanakkale’de 52 yıllık dava var. Bir hukuk devletinde hangi ihtilaf olsun bu kadar sürer mi? Sürmez, sürmemesi lazım” sözlerini kullandı.
“HUKUKİ YARDIM SİSTEMİNİ SİL BAŞTAN GÖZDEN GEÇİRECEĞİZ”
“Türkiye’nin hukuk devleti vasfını güçlendirecek en önemli adımları da atacağız. Bilhassa vatandaşlarımızın yargılama süreçlerinde hak mahrumiyetine uğramamaları, kendilerini daha güzel savunmaları, daha güçlü biçimde hak ve hukukunun peşinden koşabilmeleri için, hukuksal yardım sistemimizi sil baştan gözden geçireceğiz” diyerek kelamlarına devam eden Bakan Bozdağ, “Türkiye’ye yüzyılı dediğimiz Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında bu manada darda, zorda olan vatandaşlarımızın yanında hukuk devletinin gereği olarak ona yardıma koşan bir Türkiye olacaktır. Hukuk devletinin gereğini en üst seviyede hayata geçireceğiz. Öte yandan CMK uzlaştırma dahil, bütün bunların hepsini içine alan çerçeveli ıslahatları getiriyor ve vatandaşlarımızın hak mahrumiyetine uğramamaları ve haklarını aktif bir biçimde müdafaa edebilmeleri için hukuksal yardımın çerçevesini genişletiyoruz. Yeni kaynakları vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız” dedi.
Son günlerin tartışma konusu olan başörtüsünün anayasal düzenleme altına alınması ile ilgili de konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Anayasamızın birtakım unsurlarında değişiklik yapılmasına dair Cumhur İttifakı olarak bizim yaptığımız bir hazırlık var. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir kanun teklifi verdi. Gelin bu kanunu görüşelim, bu sıkıntıyı kanunla çözelim deyince, Cumhurbaşkanımız da ona karşılık gelin biz bunu Türkiye’nin gündemine bir daha gelmeyecek formda anayasal teminata kavuşturalım. Çünkü kanun değişikliği kolay çoğunlukla yapılabilir. Bugün çoğunluk var değiştirdiniz. Yarın diğer çoğunluk geldi o da değiştirebilir. Bugün demokratik bir yönetim var, yarın yasakçı bir yönetim gelir, o öbür bir şey koyabilir. Anayasayı 400 oyla değiştirmek ya da 360 üzerinden halkın iradesi ile değiştirmek o denli kolay bir iş değil. Bu çoğunluğu bulmakta o denli kolay konu değil. Onun için anayasal teminat altına alalım” dedi.
“TÜRKİYE’NİN GEÇMİŞTE YAŞADIĞI TRAVMALAR VAR”
Bozdağ kelamlarına şöyle devam etti: “Türkiye’nin geçmişte yaşadığı travmalar, bizim daha teminatlı önlemler almaya sevk ediyor. Bizim anayasamızın 10’uncu hususu, herkes kanun önünde eşittir diyor. Devlet organları, yönetim makamları, kanun önünde eşitlik unsuruna uygun davranmak zorundadır diyor. Buna karşın eşitliğe uydular mı? Başı açık, başı örtülü bayanlar ortasında eşit davrandılar mı? Anayasanın eşitlik prensibini hem devletin organları, hem de yönetim makamları bu genel prensibe karşın bunu çiğnediler. Herkes ibadete, dini ayin ve merasimlere katılma hakkına sahiptir. Kimse dini ayin ve ibadetlere katılmaya zorlanamaz. İnancından ve kanaatinden ötürü suçlanamaz ve kınanamaz derken, bu ülkede bayanlar inancından ötürü suçlandı, kınandı mı? Mesleklerinden uzaklaştırıldı mı? Hatta idamla dahi yargılananlar oldu. Anayasa kınayamazsın, suçlayamazsın diyor. Bu anayasayı uygulamakla mükellef olan devlet organları yönetim makamları daha da berbatı yargı, anayasayı çiğneyen karara takviye verecek halde imza attılar.”
“O PERİYOT BAŞBAKANIMIZIN EŞİ GATA KAPIDAN ALINMADI”
“Anayasa 42’nci unsur ‘Hiç kimse eğitim öğretim hakkından mahrum bırakılamaz’ diyor. Bırakıldılar mı? Anayasada çalışma, seçme seçilme hakkı her Türk vatandaşınındır diyor” diyerek kelamlarını sürdüren Bozdağ, “Anayasa diyor ki kimse bunlardan yoksun bırakılamaz diyor yasa var. Maddede başı açık olma örtülü olma kuralı yok. Bu işlere girmek için, eğitim almak için kamuda olmak için. Buna karşın yıllar yılı Türkiye’de bayanlarımızın bir kısmı inancı gereği başını örttüğü için ‘Ya başını açacaksın ya eğitimden vazgeçeceksin’ dediler. Bu türlü bir tercih ile karşı karşıya kaldılar. Merve Kavakçı hanımefendinin başına gelenlere hepimiz şahidiz. Türkiye bu acıları yaşadıktan sonra 2008 yılında anayasanın 10 ve 42’nci hususunda bir değişiklik yaparak bu acılar yaşanmasın dedik. Lakin Anayasa Mahkemesi çok farklı bir karar verdi. Ben o karardan utanıyorum. Altına imza attılar ve anayasadaki bu değişiklikleri iptal ettiler. Yetmedi, çabucak iptalin gerisinde AK Parti’ye 14 Mart 2008’de kapatma davası açtılar. ‘Siz başı açık başı örtülü bayanları eşitlemeye teşebbüs ettiniz. Bu ülkenin bayanları ortasında eğitim, çalışma ve başka alanlardaki ayrımcılığa son verecek bir adım attınız’ dercesine kapatma davası açtılar. Daha dünün Türkiye’si. Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan hanımefendi bir sanatkarımızın GATA’da tedavi gördüğü vakit ziyarete gitmek istedi, Başbakan eşi kapıdan alınmadı. Kolay gelmedi Türkiye bu günlere. Çok mağduriyetlerin yaşandığı bir ülkede beşerler yarın iklim değişir, siyasi irade farklılaşır sanki bu yasaklar yine olabilir mi diye kaygı etmelerinde bir hak yok mu? Haklılık hissesi elbette var. Artık bu tasa olmasın istiyoruz. Türkiye’de artık bu ülkenin bayanları, kıyafetlerine nazaran başka ayrı muameleye tabi tutulmasınlar istiyoruz. Hiçbir bayanda başı açık, örtülü kaidesi aranmaz, aranamaz diyoruz bu makus bir şey mi? Başını örten, açan bayanları muhafaza altına alan haklarını ayrıyeten sunulan hizmetlerden yararlanmasını anayasal teminata kavuşturan son derece kıymetli demokratik, laik devlet anlayışına uygun kıymetli bir değişikliktir” şeklinde konuştu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Hukuk Profesörü Dr. Ünal Tekinalp ve eşine plaket takdim etti.